Şair Fuzûlî Bağdâdî
16.Yüzyılda yaşamış, Şair Fuzul-i Bağdâdî unvanıyla tanınmış ve Azeri sahasının en ünlü şairi olan kuşkusuz şair Fuzuli’dir. Fuzuli; yaşadığı dönemin kültüründen etkilenerek, hem Fars edebiyatında hem Türk edebiyatında hem de Arap edebiyatında eserler vermiştir. Bu şekilde üç toplumun araştırmacıları ve edebiyatçıları tarafından onun hakkında pek çok araştırma ve çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların çoğu kitap, makale ve ansiklopedi şeklinde olmuştur. Bu çalışmada, şair Fuzuli’nin eserleri hakkında yapılan araştırmaların ve makalelerin tasnifi ve incelemesi bulunmaktadır. Çalışmanın birinci kısmında, Fuzuli’nin şiirinde yer alan Âh kavramını anlatmakta olan çalışmanın üzerinde durmaktadır. Çalışmanın ikinci kısmı; Fuzuli’nin Divanı’nda yer alan deniz tasavvuru ve kavramının anlamını inceleyen makalenin tahlilinden oluşmaktadır. Çalışmanın üçüncü kısmında Fuzuli’nin hayatı ve yaşam tarzını inceleyen makaleyi incelemektedir. Çalışmanın son kısmında ise; sonuç bölümü yer almaktadır. Çalışmada istifade edilen kaynakların konuya göre tasnif etmesi şu şekilde olacaktır:
- Fuzuli’nin şiirleri ve sanat anlayışını ele alan çalışmalar,
- Fuzuli’nin şiirinde bulunan tasvirleri anlatan çalışmalar,
- Fuzuli’nin hayatı ve yaşam tarzını inceleyen çalışmalar.
1. Kısım
Şair Fuzuli üzerinde yapılmış kaynaklar sayısı fazla olduğu için, bu çalışmada sadece bir kısmının zikredilmesi şöyle olacaktır:
Tuba ÇAKIROĞLU’nun “Fuzûlî Dîvânı’nda Âh Kavramı” adlı makalesi, Fuzuli’nin sıkıntılı bir hayat yaşadığı ve kötü durumlardan geçtiğinin dolayısıyla şiirinin çoğunda trajedi konular üzerinde sıkça durduğunu belirtiyor. Bu kötü
durumlar, şairin mizacını doğrudan etkilemiş ve böylece şiirlerine yansımış diye yorumlamaya devam eder. Bu makalede yazar; Âh kavramının, Fuzuli’nin gazellerinde aşağı yukarı 73 beyitte geçtiğini söyler. Yine de yazar Makale başında, Uludağ gibi sözlüklerde geçen ve çeşitli araştırmacıların ortaya koyduğu Âh kavramının anlamına yer vermektedir. Sonraki kısımda küçük bir paragraf içinde şair Fuzuli’nin hayatı ve sanat anlayışını anlatmaya devam eder. Çalışmanın ikinci kısmında ise yazar, Fuzuli’nin gazellerinde geçen Âh sözcüğünün tek başına gelmeyip âh, âh-ı âteş, âh-ı âteş-bâr, âteş-i âh, âh-ıciger-sûz, âh ü figan, âh almak, âh etmek / eylemek, berk -i âh, dûd-ı âh, şu’le-i âh, tîg-i âh, tîşei âh gibi sözcüklerle birlikte birleşik olarak geçtiğini söyler. Çalışmanın boyu, Fuzuli’nin gazellerinde geçen ve bahsettiği konuyla alakalı olan beyitlerini zikrederek her kavramın başlık altında açıklamasını yapmaktadır. Makalenin son kısmı, sonuç ve bibliyografya bölümüyle sona ermektedir.
2. Kısım
Mahmut GİDER’in “Bâkî ve Fuzûlî Divanlarında Deniz Tasavvuru (Sea İmagination in Divans of Bâkî and Fuzûlî)” adlı makalesinin birinci kısmı, doğal mekânların önemi ve genel olarak insanoğluna sağladığı faydalarının anlatmasından oluşur. Birinci kısmın devamında doğal mekânlardan intikal ederek din ve mitoloji kaynaklarda sıkça geçen su kavramından bahsetmeye başlar. Bunun üzerine Kuran-ı Kerim’in çoğu ayetinde geçmekte olan su ve deniz kavramının öneminden bahsederek Kuran’ın ortaya koyduğu anlamı tasavvuftaki anlamla bağlamaya çalışır. Sonra da yazar; Elçin, Özarsalan ve Bayrak gibi ünlü şairlerin yaptıkları deniz ve suyun açıklamasını kaynak olarak bu makalede zikrediyor. Çalışmanın ikinci kısmında yazar, Bâkî ve Fuzûlî Divanlarında Deniz Tasavvuru başlığı altında iki büyük şair olan Baki ve Fuzuli’nin beyitlerinde geçen deniz sözcüğünün tasavvurunu yapıp karşılaştırma bir üslup ile her iki şair açısından ne anlama geldiğini mukayese ederek aktarmaya çalışır. Yine de yazar, makalenin bazı yerlerinde Fuzuli ve Baki şiirinde geçen sevgilinin özellikleri denizle ilişkilendirmeye çalıştığı görülür. Çalışmanın devamında, Fuzuli’nin divanında geçen denizlerin isimleri belli bölgelere işaret ederken Baki divanında ise, geçen denizlerin aynı isimleri farklı bölgeleri kastettiği belirtilir. Çalışmanın son kısmında yazar, her iki büyük şair olan Fuzuli ve Baki’nin divanlarında geçen deniz kavramı ve eş anlamları ile deniz sözcüğünün sayısını tablo içinde analize eder. En sonunda sonuç ve kaynakça kısmıyla makale bitmektedir.
3. Kısım
İsmail MUHAMMED ZADE’nin Atatürk Üniversitesinde yapmış olduğu “Nazra’Âbire İlâ Hayat-i Fuzûli-l Bağdâdi ve Edebuh” adlı Arapça tez çalışmanın birinci kısmında Fuzuli’ye dair kısa bir bilgi vererek araştırmacıların ortaya koydukları görüşlere istinaden doğum yeri ve kökeni hakkında bilgi aktarmaktadır. M.Fuad KÖPRÜLÜ gibi bir sürü araştırmacıların ileri sürdüğü görüşleri ve şairin kendi beyitlerine dayanarak yazar bu çalışmada şairin doğum yeri ve kökeni tespit etmeye çalışmaktadır. Mehmet Fuad KÖPRLÜ Dâʾire-i Maʿârif-i İslâmiyye’de Fuzuli’nin kendi yazdığı Arapça bir beyte istinat ederek Irak’ın bir şehri olan Hile’de doğduğunu söyler. Ancak onun Türkçe Divanı mukaddimesind kendisi bir Kerbela vatandaşı olmakla övünmesi onun Kerbela’da doğmuş olma ihtimali yüksektir.
Çalışmanın ikinci kısmında ise, şairin bütün eserlerinde geçen Fuzûlî mahlasının kullanmasının nedenleri farklı görüşleri aktararak anlatmaya çalışmaktadır. Çalışmanın devamında yazar, bir sayfalık paragrafta ve bu paragrafın içinde Fuzuli’nin Farsça divanında yer alan bazı beyitlerini aktararak şairin edebi ve sanat kültürünü anlatmakta; Fuzuli’nin yaşadığı dönemde yaygın olan tıp, felsefe, mantık, edebi ve sosyal ilimleri, astroloji ve dini ilimler gibi birçok ilime iyice vakıf olmasının dolayısıyla kendi döneminin en verimli şair olarak neticeye varmaktadır. Sonra da yazar, Fuzuli’nin Eserleri adlı bir başlık altında Fuzuli’nin kalem aldığı bütün eserleri madde madde olarak sıralayıp her eserin yanında eseri tanıtan kısa bilgiler aktarmaktadır. Ondan sonra çalışma, kaynakça bölümüyle sona ermektedir.
SONUÇ
Fuzuli’nin çoğu eserlerinde trajedi konular üzerinde fazla durmasının sebebi, kendisi ıstırapla dolu bir hayat yaşamış olması, çok yerlerden reddedilmesi ve bazı kaynaklarda Şii mezhebine mensup olmasının nedeniyle bir türlü Osmanlı toprağına ziyaret fırsatı olmayıp kendi toplumunda şöhreti bulmamış olmasıdır. Ayrıca; Bağdat şehrinin, kendisine has olduğu kültürel özelliklerinden dolayı dönemin en ünlü adamı, hatta kaynaklarda “Mevlana Fuzuli” olarak tanıtılmıştır. Yine de Fuzuli ıstırap şairi olarak tanınmasına rağmen, hiçbir zamanda karamsar bir şair olmamıştır. Kendi şiirinde olumlu düşünen bir şairdir. Hayata olan bakışı şiirinde ve eserlerinde hep olumlu ifadelerle anlatmıştır. Sonuç olarak Fuzuli üç dile sahip olması ve üç dille eserler kaleme alabilmesinden dolayı, dil ne kadar önemli olduğunu iyi bilir. Bu yüzden onun dil ve yazı konusunda çok önem verdiği açıkça görülür. Yine de Fuzuli, 16.Yüzyılın en büyük şairlerinden biri olmakla kalmayıp kendisinden sonra gelen şairler ve araştırmacılar için ilham kaynağı olmuştur. Kendi toplumunun ötesinde başta Türk edebiyatında olmak üzere Fars ve Arap edebiyatında etkili olarak bir hayli fazla sayıda eserler vermeye büyük çaba sarf ettiğini göstermektedir.
Kaynakça
AKYÜZ, K. (1990). Fuzûlî Divan.
ÇAKIROĞLU, T. (2013). Fuzûlî Dîvânı’nda Ah Kavramı.
DOĞAN, M. N. (2002). Fuzûlî’nin Poetikas.
GİDER, M. (2017). Bâkî ve Fuzûlî Divanlarında Deniz Tasavvuru (Sea İmagination in Divans of
Bâkî and Fuzûlî). Külliyat Osmanlı Araştırmaları Dergisi .
İÇLİ, A. (2006). Fuzuli’de Türkçe.
KÖPRLÜ, M. F. (1993). Fuzûlî Maddesi. IV.
ZADE, İ. M. (tarih yok). Nazra ‘Âbire İlâ Hayat-i Fuzûli-l Bağdâdi ve Edebuh.
YAZAR: Osama ABDELWAHED
Şair Fuzuli hakkında güzel ve faydalı bilgiler veren bir yazı olmuş, ellerinize sağlık.